SELÇUK ABİ SENİ ÇOK ÖZLÜYORUZ, HİÇ UNUTMAYACAĞIZ
Yaşamımın her döneminde mutlaka spor olmuştur. Bütün sporları yapmak istemişimdir. Gençlik yıllarında tutkum futboldu ve futbol oynadım. Ortaokul lise yıllarımda abim ve arkadaşları Ahmet Abi, Şafak Abi, Aziz Abi Sinop'ta masa tenisini başlattılar ve iyi takım oldular. Onların zamanında masa tenisi Sinop'ta gerçekten de vardı. Abimler kendilerinden sonrada bizim kuşaktan masa tenisçi yetiştirdiler. Ufuk Tuğcu, Sinan Sönmez, Metin Çapkan, Metin Erbul iyi oyunculardı. Sinop'ta milli takım kampları yapılıyor ve arkadaşlarımızdan da bu kamplara katılanlar oluyordu. Bende lise yıllarında oynuyordum ama öylesine. Bizim Banker Ziya'nın dedesinin kahvesi vardı, orada hem masa tenisi hemde bilardo masası vardı. Biz masa tenisine orada mantar raketlerle başladık. Dedim ya bütün spor dallarına hevesim vardı. 1970 li yıllarda Sinop'a televizyon yeni gelmişti.Olimpiyatları seyrederken ne kadar çok spor dalı olduğunu fark ettik. Cimnastik ,buz pateni hiç görmediğimiz spor dalları idi.
İstanbul'a geldikten sonra faal spor hayatımız bitti. Spor tutkumuzu halı sahalarda gidermeye çalıştık. Burada da Sinoplu arkadaşlarla Mustafa Kıroğlu, Bahadır Başoğlu, Kasım Baba, Feridun Yalnız, İbrahim Karakaş ve Sinop'lu olmayan diğer arkadaşlarla hafta sonları buluşup önce saat bire ikiye kadar bir yerlerde oturup eğleniyoruz daha sonra abone olduğumuz halı sahaya gidip maçımızı yapıyoruz. Bu böyle epey devam etti ama sonra bu da bitti.Çünkü her zaman futbol oynamak için 12 kişi bulamıyoruz.
Ve ben de abimin de teşvikiyle tekrar masa tenisine başladım. İyi ki de başlamışım o camiadan çok değerli arkadaşlarım oldu. Heleki bir Selçuk Çöplü abimiz vardı ki bizden 20 yaşdan fazla büyuk olmasına rağmen çok iyi arkadaş olduk. Bir keresinde hep beraber çocuklar, Zehra, Selçuk Abi Sinop'a geldik. Sinop'a bayıldı. Onu her gün başka bir yere götürüyordum ve o her defasında bana burdan güzel yer olmaz diyordu.
Vefat edene kadar beraberdik. Beni ve Zehra'yı hep kendi çocuğu gibi sevdi. Bir şey yapacağı ya da alacağı zaman mutlaka bize sorardı. Bulgaristanlı bir bayan arkadaşı vardı Setsa onunla çok iyi anlaşıyordu. Onunla arkadaşlık edeceği zaman bile bizimle tanıştırmış, nasıl bulduğumuzu sorup fikrimizi almıştı. O da çok vefalı bir arkadaştı son zamanlarına kadar yanında idi. Selçuk Abi en son Ankara'ya tedaviye gitti . Bir sabah telefonum çaldı , telefonda Selçuk Abi yazıyordu ama arayan o değildi, biricik oğlu Levent aramıştı babasını haber vermek için. Cenazesi Çorumdan kalkacaktı. O gün dernekte arkadaşlarla toplandık ve o akşam Avni Pehlivan, Doktor İlhan Aslan ve Selçuk Küçükazay ile beraber cenazeye katılmak için Çorum'a gittik. Çorum'da bizi yine masa tenisinden arkadaşımız Ertan Patır'ın babası Doktor Rıfat Amca karşıladı ve öğle namazına müteakip görevimizi tamamladık. Biz cenazeden sonra hemen dönecektik ama Rıfat Amca bizi göndermedi gece geç gidersiniz biraz dolaşalım dedi. Bize Çorum'u dolaştırdı ve akşam grup vakti Çorum'un en tepesindeki kendi evine çıkardı, manzarası muhteşemdi. Çok güzel bir akşam geçirdik Rıfat Amca bize kendi yaptığı şaraptan ikram etti. Zannetti ki bunlar cenazeye geldi belki içmezler ya da içerlerse birer kadeh içerler. Ama öyle olmadı şarap o kadar güzel olmuştu ki bir şişe hemen bitti, sonra bir şişe daha açtık, sonra bir şişe daha. Ne kadar içtik bilmiyorum ama galiba Rıfat Amcanın yaptığı bütün şarapları bitirmiştik.
İstanbul'a geldikten sonra faal spor hayatımız bitti. Spor tutkumuzu halı sahalarda gidermeye çalıştık. Burada da Sinoplu arkadaşlarla Mustafa Kıroğlu, Bahadır Başoğlu, Kasım Baba, Feridun Yalnız, İbrahim Karakaş ve Sinop'lu olmayan diğer arkadaşlarla hafta sonları buluşup önce saat bire ikiye kadar bir yerlerde oturup eğleniyoruz daha sonra abone olduğumuz halı sahaya gidip maçımızı yapıyoruz. Bu böyle epey devam etti ama sonra bu da bitti.Çünkü her zaman futbol oynamak için 12 kişi bulamıyoruz.
Ve ben de abimin de teşvikiyle tekrar masa tenisine başladım. İyi ki de başlamışım o camiadan çok değerli arkadaşlarım oldu. Heleki bir Selçuk Çöplü abimiz vardı ki bizden 20 yaşdan fazla büyuk olmasına rağmen çok iyi arkadaş olduk. Bir keresinde hep beraber çocuklar, Zehra, Selçuk Abi Sinop'a geldik. Sinop'a bayıldı. Onu her gün başka bir yere götürüyordum ve o her defasında bana burdan güzel yer olmaz diyordu.
Vefat edene kadar beraberdik. Beni ve Zehra'yı hep kendi çocuğu gibi sevdi. Bir şey yapacağı ya da alacağı zaman mutlaka bize sorardı. Bulgaristanlı bir bayan arkadaşı vardı Setsa onunla çok iyi anlaşıyordu. Onunla arkadaşlık edeceği zaman bile bizimle tanıştırmış, nasıl bulduğumuzu sorup fikrimizi almıştı. O da çok vefalı bir arkadaştı son zamanlarına kadar yanında idi. Selçuk Abi en son Ankara'ya tedaviye gitti . Bir sabah telefonum çaldı , telefonda Selçuk Abi yazıyordu ama arayan o değildi, biricik oğlu Levent aramıştı babasını haber vermek için. Cenazesi Çorumdan kalkacaktı. O gün dernekte arkadaşlarla toplandık ve o akşam Avni Pehlivan, Doktor İlhan Aslan ve Selçuk Küçükazay ile beraber cenazeye katılmak için Çorum'a gittik. Çorum'da bizi yine masa tenisinden arkadaşımız Ertan Patır'ın babası Doktor Rıfat Amca karşıladı ve öğle namazına müteakip görevimizi tamamladık. Biz cenazeden sonra hemen dönecektik ama Rıfat Amca bizi göndermedi gece geç gidersiniz biraz dolaşalım dedi. Bize Çorum'u dolaştırdı ve akşam grup vakti Çorum'un en tepesindeki kendi evine çıkardı, manzarası muhteşemdi. Çok güzel bir akşam geçirdik Rıfat Amca bize kendi yaptığı şaraptan ikram etti. Zannetti ki bunlar cenazeye geldi belki içmezler ya da içerlerse birer kadeh içerler. Ama öyle olmadı şarap o kadar güzel olmuştu ki bir şişe hemen bitti, sonra bir şişe daha açtık, sonra bir şişe daha. Ne kadar içtik bilmiyorum ama galiba Rıfat Amcanın yaptığı bütün şarapları bitirmiştik.
Yorumlar
Yorum Gönder