OYUNLARIMIZ VE ŞEKERLİ EKMEK

Hava aydınlanmaya başlarken sokakta yavaş yavaş canlanmaya başlar. Perdeler açılır camlardan komşularla selamlaşılır ve sokaklar yaşamaya başlar. Bizim sokağımız küçük ve dar olmasına rağmen oyun oynayabileceğimiz en az 3-4 arsa var. Arsalar bizim oyun alanlarımız. Herkes evine yakın arsada oyun oynuyor. Kahvaltımızı yapıp kendimizi kapının önüne atıyoruz. Arkadaşlar yavaş yavaş toplanıyoruz. O kadar çok oynadığımız oyun var ki mevcut sayıya göre oyun oynuyoruz. En çok top oynuyoruz. O kadar çok top oyunu varki .Top oynamak biraz tehlikeli oluyor ama yine de oynuyoruz. Top oynamanın en tehlikeli yanı cam kırmak. Benim, bizim sokakta kırmadığım cam kalmamıştır. Dildan, altüst, çember, tıkıt, dokuztaş en çok oynadığımız oyunlar. Tıkıt oynamak için ebenin başında beklediği yuvarlak bir taş ve oyuncular için de el büyüklüğünde düz taşlar gerekiyor. Oyuncular için arkasında beklediği başlangıç cizgisi ve 3-4 metre ilerisinde tıkıt taşının konduğu daire çiziliyor ve oyun bu şekilde başlıyor. Ebe tıkıtın başında bekliyor oyuncular çizginin gerisinden ellerinde ki taşlarla tıkıt taşını vurmaya çalışıyorlar. Tıkıt taşını vuran ebenin tıkıt taşını yerine koyana kadar kendi taşının üstüne basması ve ebelenmeden taşı alıp tekrar çizgi gerisine geçmesi gerekiyor. Şimdi böyle oyunlar oynanıyormu bilmiyorum. Çocukluğumuzda Golden,Zambak gibi çikletler vardı ve içlerinden artist ve futbolcu resimleri çıkardı. Onları biriktirip alt üst oynardık. İp atlardık. Oyun oynamaktan karnımızın acıktığını bile hissetmezdik. Annelerimiz ekmeklerin üstüne sanayağ onun üstüne toz şeker serpip sokakta kaç kişi oynuyorsak o kadar ekmek yapar ve böylece eve girmeden hem karnımızı doyurur hem de oyunumuza devam ederdik.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CANIM ANNEM

BABAMIN ÇÖZÜMÜ

YUSUF İLE PLAKA BİLMECE