Kayıtlar

Temmuz, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

SİZ DE VAR MISINIZ BU YAZININ İÇİNDE?

          Sinop kendi yağı ile kavrulan küçük samimi bir şehir. Sanayisi yok. Göç almaz göç verir. Bunun için herkes birbirini tanır. 1960 larda kurulan radar üssü Sinop'un en büyük gelir kaynağı olmuş. Radar üssü Sinop'tan ayrı bir şehir sanki . Bir şehirde olması gereken her şeyleri var. Elektrik santralleri var, su depoları var, spor salonları var, sinemaları, kiliseleri var. Sinop'a hem ekonomik açıdan hem kültürel açıdan azımsanmayacak kadar katkıları var. En iyi gelir kaynağı radar üssünde çalışmak. Sonra Türkiye'nin ilk entegre işletmesi Söksa , şişe cam ve devlete ait iş yerleri. Geriye de balıkçılık ve biraz da turizm kalıyor.             Ağustosun 15'inden sonra Sinop'ta kimse kalmaz. Eylül de yavaş yavaş çingene palamutu, sarı kanat başlar. Eskiden çok çeşit balık vardı. Bir de hamsi. Karadeniz için hamsiye ayrı paragraf açmak gerekiyor, çünkü o balık değil hamsi. Balık sezonu açıldığında Sinop'ta bir hareketlenme başla...

ÇOK CEVİZ YERSEN MİDEN BULANIR

Resim
         On haneli köyümüzde herkes şehirlere göç ettiği için kışları pek kimse bulunmazdı. Herkes şehirlere göç etmişti ama köy ile irtibatı tamamen kopartmamıştı. Kışın cumartesi, pazar, yazın da okul tatil olduğunda  herkes köye gitmeye çalışırdı. Ekip biçme işleri eskisi gibi yapılmıyordu. Aşağı yukarı her aileden bir kaç kişi şehirde çalışıyordu. Köyde de biraz bağ bahçe yapılıyordu. Bizim köyde meyve çoktu. İncir, üzüm, elma, armut, döngel aklınıza ne gelirse .Her mevsim mutlaka atıştıracak bir meyve bulunurdu.           Yazın, köyün neşesi de yerine gelirdi. Köyle ilişkisi olan herkes  bir günlüğüne de olsa mutlak köye uğrardı. Hele dini bayramlarda çok kalabalık olurdu. Her evin büyükleri, anneanneler, babaanneler, dedeler evde olur, diğer aile fertleri bütün köyü dolaşırdı. Herkesin evinin önünde mutlaka meyve ağacı olur. Hava iyi ise dışarıda oturulur, kötü ise evlere girilirdi. Köyde evlerin önü hep meydanlık dır. B...

KURTLARA KUZU EMANET ETMİŞİZ!

Resim
      Karakum Tatil Köyünün plaj kısmının arkasında kamp alanı var. Oraya çadırı ile gelenler çadır kuruyorlar. Sarı Muhip'in de o zaman mavi renkli dört kişilik bir çadırı var. Ben, Banker Ziya,Kasım baba, Boncuk Turgut, İhsan, Meftun,Neco kamp mutfağının hemen yanına çadırı kurduk. Çadırı 6 kişi kurduk ama her akşam en az 10 kişi kalıyoruz çadırda. Çadıra nasıl sığdığımızı artık siz düşünün.       Çadır alanı büyük ama pek gelen olmuyor. Tek tük turıstler geliyor bir akşam kalıp gidiyorlar.Biz hemen gelen turıstlerle muhabbeti kuruyoruz. Mutfak bizim elimizde mecburen bizimle konuşmak zorunda kalıyorlar.Bir akşam üstü Hollandalı biri kız, biri erkek iki turist geldi, çadırlarını kurdular, hemen onlardan sonra da bir karavan geldi. Almanyalılar karı, koca, 4-5 yaşlarında çocukları, adamın kayınvalidesi ve biz yaşlarda kardeşleri var. Hemen bu üç aile kampın sakini oluverdik. Kahvaltıları akşam yemeklerini beraber yapıyoruz. Her akşam bayağı kalabalık...

ÇAY PİŞTİ, EKMEKLER KIZARIYOR

Resim
                  Askerden geldikten sonra Özel idare tarafından yapılan Karakum Tatil Köyünde  işe başladım. Çalışma saati 24 saat hem orada kalıyorum hem çalışıyorum. Tatil köyü merkeze uzak o zaman dolmuş, belediye otobüsü gibi ulaşım araçları yok, ya özel arabanla ya da yürüyerek gidip geliniyor. Yaz günleri gelip giden çok oluyor ama kışın in, cin top oynuyor. Kışın geceleri sabaha kadar üç beş araba ya geçiyor ya geçmiyor. Geçenlerde kafayı bulmuş oluyor.                   Ben sabaha kadar resepsiyonda oluyorum. Arkadaşlarda 150 Meftun bankada, Banker Ziya YSE de, Desot Mahmut devlet hastahanesinde çalışıyor, İhsan da da damperli kamyon var. odun çekiyor. Bazen beraber çalışıyoruz. Mezbahane'nin oradaki odun deposundan kamyonu yüklüyoruz ve evlerin önüne boşaltıyoruz.  Bu iş bayağı kas yaptırıyor. Akşamları işten çıkan arkadaşlar Sinop'ta canları sıkılınca yürüyerek otele geliyo...

TOSUNBEY VE YAŞANTI

Dedemler 1893 Rus Harbinden sonra Sinop'a geliyor. O zaman anlatılanlara göre Sinop'ta kaymakam olan Tosunbey tarafından Osmaniye köyünün Tosunbey mahallesine yerleştirilmişler. Daha önce de bahsettiğim gibi yukarı mahalleye Aslan Ağa, orta mahalleye Mahmut Dedem, Fikri Kahya, Ramiz Amca, aşağı mahalleye de Murat Ağa, Şevket Ağa ve Süleyman Dedem yerleşmişler. Yukarı mahalle ile aşağı mahalle arasında aşağı yukarı bir kilometre kadar mesafe var ve evlerin arası da yüz metre kadar. Buraya yerleşen kardeşler her şeylerini kendileri yapmış. İlk geldiklerinde ormanın içimde sadece aşağı mahallede Murat ve Şevket Ağaların oturduğu Tosunbey'in evi varmış. Sonra herkes kendi evini ve tarlasını yapmış. Herkes evini yapmış da tarlasını nasıl yapmış diyebilirsiniz haklı olarak. Ormanın içinde  ağaçlar kesilip kökleri de sökülerek kendi tarlalarını yapmışlar. O ağaçların kesilip köklerinin tamamen çıkarılması o kadar zor işmiş ki herkes yorgunluktan kan işermiş.O zaman makine yok, b...

ARALIKTA BİR SOKAK "FIRIN ARALIĞI"

Resim
Yeni Mahalle Fırın Aralığı, İşte hayatımın filizlendiği unutamadığım adres. Hükümet konağının hemen yanında top sahası, deniz tarafındaki kalenin karşısında dispanser, diğer kalenin arkası müze ve şehitlik. Dispanserin arkasında Katırcı Mustafa Amcanın dükkanı ve evi, dispanserin tam karşısı Kefevi Camii, hemen arkasında Turan Bora'nın ekmek fırını ve yan çaprazında Hafız Amcanın dükkanı. Fırının tam karşısı, işte Fırın Aralığı. İsmini fırından almış. Daracık bir sokak fırın gibi sıcacık. Fırının oradan aşağı sokağın sonuna kadar  karşılıklı hepsi müstakil yirmi, bilemedin otuz tane ev var. Sokağın tam ortasında bizim ev var. Sokağımız çok ilginç. Sokak tek bir ailenin yaşadığı ev gibi, sanki otuz kırk odalı ev. Bizim evin tam karşısında Terzi Ali Amca ve anneanne dediğimiz eşi oturuyor. Onların Sağında Laz Süleyman Amca ve eşi Laz Huriye Abla, çocukları ile beraber. Onların yanında Pitirik Fatma ve Şakir Amca, yanlış hatırlamıyorsam 9 çocukları var en büyükleri arkadaşım Ramazan. ...