KAÇIYORUZ







  Bu sabah her zaman olduğu gibi saat sekize doğru evden çıktım. Hava daha yeni aydınlanmaya başlıyordu. Ocak ayının sonlarına doğru olmasına rağmen hava çok güzel hafif lodos esintisi altında  ofise Kadıköy'e doğru yürümeye başladım. Hep aynı saatte çıktığım için karşıma ne çıkacak biliyorum simitçi köşede yerini almış mesaisinin bitmesini bekliyor, çünkü ben yanından geçerken hanımı gelip mesaiyi devralıyor. Köprünün altına Avrasya tünelinin trafiği yansımış oluyor.
Köprüyü geçip ışıklara geldiğimde uzun boylu kapşonlu kız hızlı adımlarla yanımdan geçiyor. Kadıköy'den Acıbadem'e yukarı doğru yürüyenler de tamam. Yani her şey olağan seyrinde ilerliyor.
  Acıbadem Dörtyol ışıklarla Yıldız Bakkal ışıkların tam ortasına geldiğimde arkamda metal bir şey yere düştü. Dönüp baktığım da 20-25 yaşlarında sakallı biraz hırpani kılıklı genç bir çocuğu yere düşen levyeyi alırken gördüm. Tinerci olduğu hemen anlaşılıyordu. Ben biraz hızlanıp onu arkada bırakmak istedim ama o beni bırakmadı. Yanıma gelip abi ben bu levye ile kilitleri patlatıyorum patlatamadığım kilit yok bir saniyede hepsini patlatırım deyip yanıma iyice yanaştı . Ben biraz korktum ne yapacağı belli olmazdı. Elindeki yiyecek poşeti iyice hırpalanmış onun içinden birşeyler yiyor bir taraftan da bana yediği yiyeceğin nasıl kötü bir şey olduğunu anlatıyor ama anlatırken de devamlı sanki boğazına bir şey tıkanmış gibi öksürüyordu. Anladım ki işe kadar ben bununla yürüyecektim. O bir taraftan elindekini yiyor bir taraftan da anlatıyor, ben diyor levyeyle kilitleri patlatıyorum, kilitçiler yüz lira veriyolar kiliti patlatmamı söylüyolar, bir darbeyle patlatıyorum. Polislerden hiç korkmuyorum onlar benden korkuyorlar bana silah doğrultup yakalamaya çalışıyorlar ben de silahı tutup şakağıma dayıyorum "vurun lan vurun" diyorum. Hepsi korkuyorlar. Ama abi yakalayınca da acayip dövüyorlar sonra bırakıyorlar. O bunları anlatırken ben nasıl kurtulacağımı düşünüyorum ve beraber yürüyoruz ve bu birden çok kötü öksürmeye başlıyor, elindeki poşeti atarak her şeye isyan ediyor. Abi en çok hapise girmekten korkuyorum diyor. Açım yatacak yerim yok ne yapacağımı bilmiyorum çok korkuyorum abi diyor. Benim de içim kan ağlıyor . Bu arada ofise de yaklaşmış oluyorum lokantanın yanından geçerken ona çorba içermisin diye soruyorum o ağlamaklı, bana bakıyor içeri girip çorba söylüyorum lokantacı pek memnun kalmıyor ama vermek zorunda kalıyor biraz da ekmek verip dışarıda bir masaya oturtuyorum o hem ağlıyor hem çorbasını içiyor hem dua ediyor. Ben birazda para veriyorum al bunu da Allah yardımcın olsun diyorum o abi gel beraber içelim diyor  ben yok benim işe gitmem lazım diyorum. Gözlerim artık iyice doluyor hem onu orada bırakmak istemiyorum, hem de bir an evvel kaçmak istiyorum kendimden utanıyorum ve hızla onu arkamda bırakıp uzaklaşıyorum Her zaman en güzel yaptığımızı yapıyorum, KAÇIYORUM.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CANIM ANNEM

BABAMIN ÇÖZÜMÜ

YUSUF İLE PLAKA BİLMECE