29 EKİM 2020 KARŞIYAKA

         29 Ekim Cumhuriyet Bayramını geçirmek üzere Zehra ile beraber  İzmir'e Meftun (Nuri)-Selma ve Mesut-Arzu arkadaşlarımıza gittik. Aşağı yukarı 15 senedir İzmir'e gitmemiştik.

         29 Ekim sabahı hava alanı otobüsüne yetişmek için saat 05.30 da kalktık ve saat  06.30 da ki otobüse yetiştik. Uçak 09.05  te kalkacaktı ve biz saat 07.00 da Sabiha Gökçen Havalimanına geldik. Biraz erken geldik ama olsun içeride vakit geçirdik uçak tam zamanında kalktı. Hava yağmurlu olmasına rağmen güzeldi ve soğuk değildi. Hostesler gerekli ikazları yaptıktan sonra uçak havalandı ve yaklaşık 50 dakikalık İzmir yolculuğumuz başlamış oldu. Yol biraz kasisli;)  ve yağmurlu idi ama yine de hiç mola vermeden Adnan Menderes Hava limanına indik. Uçak kalkmadan Meftun aradı, uçak inince Mesut aradı. Yani herkes organize olmuştu. Dışarı çıktık Meftun'u beklerken bizi almaya Mesut geldi. Onlar öyle anlaşmışlar. Mesut ''nasılsa İzmir'e gideceğiz bari sabah erken gidelim de Meftun kardeşimize iş çıkarmayalım Zihni'leri biz alalım'' demiş.

        Mesut ve Arzu ile pandemi koşullarında mesafelere dikkat ederek kucaklaştık ve Meftunlara gitmek üzere yola çıktık.  Saat 11 e doğru vardık. Bizi mükellef bir kahvaltı sofrası karşıladı. Karanfilli tarçınlı sıcacı
k çay kokusu hemen kendini hissettirdi ve acıktığımızı anladık. Kısa bir hoşbeşten sonra sohbetimize devam etmek üzere kahvaltı masasına oturduk. Kahvaltı masası sohbeti biraz uzadı neredeyse tekrar acıktık. Üç günlük bir program yapılmıştı. Kahvaltıdan sonra termoslara çaylar dolduruldu kekler börekler paketlendi ve o günkü program için evden çıkıldı. 

       Önce Sasalı Hayvanat Bahçesine gittik çok güzeldi. Gezimiz aslanların bulunduğu parkurda başladı ve panterler, vaşaklar, derken İzmir'in simgesi olan fil ailesinin olduğu yere geldik ve orada çok özel bir ana şahitlik yaptık ve tabii ki fotoğrafladık. Mesut'un dizi ağrımaya başladığı için biz biraz oturup dinlendik. Fil ailesinden sonra yırtıcı kuşlar ,ördekler kazlar zürafalar derken su aygırlarının olduğu bölüme geldik. Onlarda çok ilginçti denizaltı gibi suyun altına dalmaları ve yavaş yavaş tekrar suyun üstüne çıkmaları çok ilginç görüntüler oluşturuyordu. Su aygırlarından sonra hayvanat bahçesi gezimiz son buluyordu tam çıkarken Mesut yanımızdan ayrıldı ve bizlerde arabalara dönüp Mesut'u beklemeye başladık. Ben en başta biraz bekleriz diye söylemiştim. Gerçekten de biraz bekledik ama Mesut gelmedi ve herkes merak etmeye başladı. Önce Meftun gitti Mesut'u aramaya hayvanat bahçesine, o da gelmeyince Arzu gitti neyse sonunda Mesut'un ıslık çalarak geldiğini gördük ve biraz makara yaptıktan sonra çaylarımızı nerede içebiliriz diye konuşurken Gediz Deltasına gidelim orada güneşin batışını ve kuşları seyrederiz dediler ve böylece Gediz Deltasına doğru yola çıktık.

       Gediz Deltasına geldik ama girişi bulamadık, Meftun buraya daha önce geldiğini ve yolu bildiğini söyledi ve bizi fabrikaların bulunduğu bir yolda epey götürdükten sonra yanlış yolda olduğumuzu hep beraber anladık ve tekrar geri dönüp doğru yolu bulduk. Tuz depolarının olduğu yerden göl kenarında bir yol vardı ve bu yolu takip ederek oturabileceğimiz manzaranın güzel olduğu bir yer aramaya başladık oturacağımız yeri bulduğumuzda da güneş henüz batmaya başlamıştı. hemen arabaların arkasında masa ve sandalyeler çaylar börekler çıktı ve bunların eşliğinde güneşin batışını ve kuşların dansını seyretmeye başladık. Eve geldiğimizde pestilimiz çıkmıştı ama palamutlar da  bizi bekliyordu. Hanımlar biraz dinlendikten sonra mutfağa girdiler ve akşam için nefis bir sofra hazırladılar tabii ki balıklar ağlamasın diye rakıları da unutmadılar. Akşam geç saatte ertesi gün başımıza gelecekleri bilmeden program yaptık ve Mesutları ertesi gün Kemeraltı'nda buluşmak üzere Urla'ya yolcu ettik.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CANIM ANNEM

BABAMIN ÇÖZÜMÜ

YUSUF İLE PLAKA BİLMECE