ELMA PEKMEZİ, HİÇ KOLAY DEĞİL YAPMASI

                2012 yaz sonu. Eylül başı. Bizim için tatil demek Sinop demek.
                Çocuklar küçükken  okul tatil olduğu gün  hep beraber Sinop'a gidiyoruz, sonra yaz boyu ben her hafta sonu Sinop İstanbul arası mekik dokuyorum. Tabii ki çocuklar büyüdükten sonra bu pek öyle anlattığım gibi olmuyor. Çocuklar büyüdüğünde onlar artık bizle olmaktan pek hoşlanmıyorlar ve bizle gelmek istemiyorlar. Ama yine de Sinop'tan uzak kalamıyorlar.
                 O sene  elmalarda çok var. Evin önünde iki ağaç Ağustos elması var. Ağaçları bir görseniz
hayret edersiniz elmalardan ağacın hiç bir yeri görünmüyor. Ağustos elmasının özelliği de  ağaçta fazla kalmaması .Yani çabuk dökülüyor. Dökülenler de ağacın altında olgunlaşıyor ve kavun gibi oluyor, yemekle bitmiyor. Annem, ablam, Atilla Abim elmaları toplamış bizi bekliyorlar ve biz gelince onlar hemen İstanbul'a dönüyorlar.
                 Biz gelip elmaları görünce başımıza  gelecekleri anlıyoruz. Pekmez yapması hayli zor bir iş, hele de elma, armut pekmezi. Benim gözümde bu iş epey büyüyor. Zehra başına geleceği bilmediği için yaparız bir şey olmaz diyor. Annem de yaparsınız yaparsınız diyor ve biz başlıyoruz elma pekmezi yapmaya. Pekmez yapmak için epey alet edevat lazım. Babamın yaptığı elmaların sıkıldığı alet var,  kazan var, tava var, odun var, su var ve biz varız. Başlıyoruz yapmaya ilk önce kolay geliyor. Önce kazanın birinde elmaları yıkıyoruz, sonra 2. kez yıkıyoruz, elmaları kırıyoruz ve kazana atıp yüksek ateşte pişiriyoruz. Pişen elmaları kazanın içinden alıp temiz un çuvalının içine koyup babamın yaptığı sıkma aletinde bir güzel hiç suyu kalmayıncaya kadar sıkıyoruz. Bu yukarıda anlattığım sadece 1 kazan için yapılan, düşünsenize aşağı yukarı 20 kazana yakın yapıyoruz. Ocak başında Zehra oturuyor, ara sıra annem gelip tarif ediyor. Bıraksak kendisi yapacak. 1 kazan, 2 kazan,  3 kazan derken vakit geçiyor ama elmalar bitmiyor. Dumandan Zehra'nın gözleri şişmiş etrafını görmüyor. Ben yeter artık yapmayalım diyorum Zehra da annem de kabul etmiyor. Tam o sırada da
ziyaretimize misafirlerimiz geliyor. Meftun, Selma, Bahattin Abi. Bayağı kalabalık oluyoruz ve imece usulu tam gaz devam ediyoruz misafirlerle beraber pekmez yapmaya. Saat 01.00 gibi şira çıkarma işlemi bitiyor ve iş pekmezi düşürmek için bu şıraları kaynatmaya geliyor.Sabaha kadar kaç tava pişiriyoruz bilmiyorum .Pekmezin kıvamını tutturmak da ayrı bir maharet istiyor. Pekmez tavasının başından ayrılamıyorsun devamlı karıştırmak zorundasın. Ara sıra kepçeyle tavayı karıştırırken kepçeden süzülen pekmezlere bakıp pekmezin kepçeden akışına göre olup olmadığına karar veriyorsun. Kepçeden süzülen pekmez iki üç çatala ayrılıyorsa pekmezin kıvamı gelmiş oluyor ve hemen tavayı ateşten almak gerekiyor. Ve biz bütün bu yukarıda anlattıklarımızı yaparak pekmez yapma işini bitiriyoruz. Misafirlerimiz de işler bitene kadar gitmiyorlar ve



hak ettikleri pekmezleri alıyorlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

CANIM ANNEM

BABAMIN ÇÖZÜMÜ

YUSUF İLE PLAKA BİLMECE