KARADENİZ KARARAN DENİZ
Çukurbağ mezarlığının olduğu yerde pek bina yoktu. Öğretmen okulu ve onun arkasında da mezbahahane vardı. Mezbahahanenin önünde de odun deposu vardı. Çukurbağ mezarlığının deniz tarafı Sinop'un çöplüğüydü. Düşünebiliyor musunuz o güzel deniz manzarası seyredebileceğiniz yer çöplük! Belediyenin çöp kamyonları geliyor ve o uçurumun başına çöpleri döküyor. Çöpler yığılınca iş makineleri geliyor hoop çöpleri uçurumun kenarından denize doğru aktarıyor. Yani o zaman vahşi depolama yapılıyor. Herşey açık. Deniz hiçbir şeyi gizlemiyor. Adanın arkasını kimse görmüyor.
Evsel atıkları sanayi atıklarını nükleer atıklarını vs. denize döktüğümüzde ya da tabiatta bir şekilde sakladığımız da ondan kurtulduğumuzu zannediyoruz. Sinop'un üç tarafı denizle çevrili dördüncü tarafında denizle 50 bilemedin 100 metrelik bir bağlantısı var. Çöpleri Çukurbağı'ndan denize atıyorsun hava karayel ise arka tarafta deniz çöpleri açığa götürüyor, ön taraf tertemiz oluyor.
Hava gün doğusuna çeviriyor bütün denize dökülen çöpler hoop ön tarafta. Mezbehanede kesilen hayvanların kanları sakatatları hepsi denizde. Kesim günü mezbehanenin bulunduğu arka deniz kan gölü. Al gülüm, ver gülüm.
Rusya'dan nükleer atık mıdır nedir bilinmeyen bir sürü bidon denize atılıyor ve hoop hepsi Sinop'tan çıkıyor. Bidonlar sahile vuruyor. İlk önce kimse bir şey anlamıyor. Denizden gelenleri ganimet diye alıyor, bahçesinde su bidonu diye kullanıyor. Sonradan anlaşılıyor bu bidonlarda bir enayilik olduğu. Bundan sonra denizden çıkan bidonlar toplanıp toplu olarak Sinop Boyabat arasında bir yere gömülüyor ve herkes bu dertten kurtulduğunu zannediyor. O zaman Çernobil'de de patlama
oluyor ve nükleer bulutlar Karadeniz'in üzerinde dolaşıyor yağmur oluyor tarlalarımıza iniyor. Bunların tehlikeli olduğunu bunlardan nasıl korunmamız ve kurtulmamız gerektiğini bize öğretmesi gerekenler karşımıza geçip o çaylardan içerek bakın ben içiyorum bir şey olmuyor diyor.
Doğru diyor gerçekten de bir şey olmuyor. Karadeniz in %70 - %80 i kanserle boğuşuyor.
Evsel atıkları sanayi atıklarını nükleer atıklarını vs. denize döktüğümüzde ya da tabiatta bir şekilde sakladığımız da ondan kurtulduğumuzu zannediyoruz. Sinop'un üç tarafı denizle çevrili dördüncü tarafında denizle 50 bilemedin 100 metrelik bir bağlantısı var. Çöpleri Çukurbağı'ndan denize atıyorsun hava karayel ise arka tarafta deniz çöpleri açığa götürüyor, ön taraf tertemiz oluyor.
Hava gün doğusuna çeviriyor bütün denize dökülen çöpler hoop ön tarafta. Mezbehanede kesilen hayvanların kanları sakatatları hepsi denizde. Kesim günü mezbehanenin bulunduğu arka deniz kan gölü. Al gülüm, ver gülüm.
Rusya'dan nükleer atık mıdır nedir bilinmeyen bir sürü bidon denize atılıyor ve hoop hepsi Sinop'tan çıkıyor. Bidonlar sahile vuruyor. İlk önce kimse bir şey anlamıyor. Denizden gelenleri ganimet diye alıyor, bahçesinde su bidonu diye kullanıyor. Sonradan anlaşılıyor bu bidonlarda bir enayilik olduğu. Bundan sonra denizden çıkan bidonlar toplanıp toplu olarak Sinop Boyabat arasında bir yere gömülüyor ve herkes bu dertten kurtulduğunu zannediyor. O zaman Çernobil'de de patlama
oluyor ve nükleer bulutlar Karadeniz'in üzerinde dolaşıyor yağmur oluyor tarlalarımıza iniyor. Bunların tehlikeli olduğunu bunlardan nasıl korunmamız ve kurtulmamız gerektiğini bize öğretmesi gerekenler karşımıza geçip o çaylardan içerek bakın ben içiyorum bir şey olmuyor diyor.
Doğru diyor gerçekten de bir şey olmuyor. Karadeniz in %70 - %80 i kanserle boğuşuyor.
Yorumlar
Yorum Gönder